Perşembe, Aralık 25

Çakalların Şehri


En mutlu uyandığım sabahı hatırladım bugün. Küçük bi çocukken Mersin'de anneannemin evindeydim. Yazın çok nemli geçiyordu geceler. Balkona yatak sermişlerdi bana. Gündüz yüzüme vuran gün ışığı ile uyanmıştım gözlerimi kısarak. En mutlu sabahımdı hiç unutmadım. Karşıdan koşarak küçük kuzenim geliyordu. Mutfaktan mis gibi kahvaltı masası kokuları... Evin içinde bi koşuşturmaca,insanların sesleri güzel sabaha yükseliyordu. Teyzelerim kuzenlerim dedem ve dayım. Herkes mutluydu eminim.
Ne zaman sıcak bir sabah yüksek bir binanın balkonuna çıksam aklıma o uyku ve o sabah gelir.
Mersin'in denizi ben de garip duygular uyandırır her zaman. Her gittiğimde şarapla eşleşir o sahildeki banklar ve balıkçı amcalar.Oradaki sokak çocukları ve iş adamları bir birliktelik getirir gözüme. Aslında sabahın tüm aydınlığına rağmen bir karanlık vardır sokaklarında. Herkes koyu renk gyinmiştir denize rağmen. Adımlar çoğalır ve sarhoşlaşır. Mersin'in geceleri de sabahları kadar mutlu aslında. Bayramları ve tatilleri de.
Ne zaman o şehire gitsem o şehir beni çağırmıştır aslında. Görmenin çok ötesinde bilerek yaşamak gerek böyle bir şehri. Yabancılaşırken aslında dibine kadar tanıdık olmanın şehridir Mersin.
Yükselen binalar acı acı bağırır aslında görünmeyen ölümlerini yaşarlarken. Sanıldığı kadar küçük bir şehir değildir,insanı geciktirir,bekletir. Kaybolanları bulmanın ve arka sokaklarında nefeslerin dibine vurmanın şehridir. En içten hissedilen müziği paylaşmanın memleketidir
En çokta denizin ufkuna takılıp gitmenin...

Hiç yorum yok: