Çarşamba, Nisan 15

Bir akşam tam da şöyle oldu

Odamın perdesini kapatırken geldiğin o yola baktım yine. Bu sefer daha değişik bir şey oldu. Önce geldiğin yola sonra gökyüzüne baktım.Yıldızlara...Hani şu çok şahane dileklerin tutulduğu yıldızlar.Onlara bakarken sıcak yaz geceleri geldi aklıma.Yatağımı pencerenin dibine dayadıktan sonra pencereyi ve perdeyi açıp o yıldızlara baka baka uyumaya çalışırken geçip giden yaz gecelerini düşündüm. Sonra karşı binada iki kat üstümüzde oturanların hiçbir zaman perdenin kalın olan kısmını kapatmadığını farkettim.Yıl boyu tülün ardından duvarın en orta yerinde salınan Atatürk portresini izledim durdum. Hiç de sıkılmadım. Adeta onunla sohbet ettim.Omzum dik ve başım yukardaydı.
Sonra masamın altında duran siyah kasetçalara takıldı gözüm. Çılgınca radyo dinlediğim günler geldi aklıma. Ne yapalım seni unutmak kolay iş değildi ve kendime uğraşlar bulup duruyordum. Programları arıyor şarkılar istiyor,en gizli sırlarımı paylaşıp alkış alıyordum. Sonraları odama da uğramaz oldum. Radyonun frekanslarını da unuttum gitti.
Eskilerden bir arkadaş bulup ona sarıldım. Sen beni beklerdin ben onunla hasret giderirdim harıl harıl.Bi şekilde kendimi meşgul ederdim ve sana vakit kalmazdı işte!
Burası fazlasıyla ironik.
Şimdi odamın perdesini kapatırken bunlar geldi aklıma. Aslında her seferinde o perdeyle uğraşırken gözüm o yola takılıyor. Oradan geliyorsun yine , sırtında çantanla,küçükler gibi heyecanlı,elin ayağına dolanıyor,yüzünde bir gülümseme...Bense yine o perdenin arkasından,oyunda saklanan küçük kızlar gibi sana bakıyorum,beni göreceksin diye telaşlanıyorum,yüzümde bir gülümseme... Üzerimde sevdiğin tişörtüm var,sana bakıyorum
yol bitiyor
gidiyorsun

Hiç yorum yok: