Cumartesi, Ekim 3

Sabaha kadar sığınak

Gözlerimi kapayıp yakıcı sıcak altında nereye gittiğime bakmadan yürümeye başlamıştım. Varacağım yere ulaşmak her zaman olduğu gibi üşendiriyordu beni ama ben yürümeyi seçmiştim. Çünkü diğer seçenekte beklemek vardı. Ve ben o an beklemenin getirisini veya götürüsünü düşünemeyecek kadar bunalmıştım insanlardan. Ve kaçarak uzaklaşmayı seçtim. Yani yürümeyi. Beklemek demek;en az bir doz daha sinirlenecek kadar onlara katlanacağım anlamına geliyordu.Bu öenmli bir sorundu benim için. Ve ani bir kararla yürümeyi seçtim işte. Pişman değildim. Evet sıcaktı ama asfalt yollarda yürümenin tadı ayrıydı. Üstelik bacaklarımı saran bir kot pantolonum da yoktu üzerimde. Halim iyiydi. Bir dostla buluşmak üzere yaklaşık yarım saat kadar yürüdüm. Herhangi bir araca binmeyi de seçmedim. Sadece çevredeki sesler ve ben olmak istediğim için bu anı zamana yaymam gerekiyordu. C.' nin yanına varmadan önce markete girip soğuk birşeyler,bir paket sigara ve bir paket de bisküvi alıp çıktım. Havuza yakındı buluşacağımız yer. Oturup aldıklarımızı yiyip içecek bir masamız da vardı orada. Çok acıkmıştık,merhabalaştıktan sonra hemen paketleri açmaya başladık. Daha sonra bana akşamları birlikte vakit geçirdiği arkadaşlarından bahsetmeye başladı. Öyle gözleri gülerek anlatıyordu ki ben de orada olup o eğlencenin ve muhabbetin içine dahil olmak istedim.
Kararımı çoktan vermiştim. Geceyi onlarla birlikte geçirecektim. Daha önce bir kez tanışmıştık. Ama doğru bir akşam değildi. Kimsenin keyfi yoktu ve beklediğim gibi bir gece geçirmemiştim. Fakat ben insanlara hasrettim. Gerçek insanlara !
Herkesin düşünmeden konuşabildiği,rahatça oturup kalkabildiği,ne giydiğine dikkat etmediği,yeni tanıştığı halde aynı bardaktan su içip aynı çatalla aynı tabaktan yemek yiyebildiği,gerçekleri karşısındakinin gözlerinde aramayı düşünebildiği ve gibi gibi gibi ortamlara hasrettim. Ve nihayet tam da yerine düşmüştüm. İlk sefer kaynaşamasak da bunu hissetmiştim onlar gerçektiler !
Ve şimdi elimde ikinci bir fırsat vardı. Bunu değerlendirmek istedim ve dediğim gibi kararımı çoktan vermiştim. Bir kuvvet yoktu beni geri çevirecek.
Yola koyulduk C ile. Önce bir minibüse bindik. C'nin evinin yakınlarında indik. Yürümeye başladık.Koca 3 yılımızın çoğunluğuyla o çevrede yaşandığı sokaklardan geçiyorduk. Haliyle anılar konu oldu cümlelerimize. Yüzümüzdeki tebessümü söndürmeden eve varmıştık bile. Karnımız tok sırtımız pekti. Hava iyiydi ve akşam olmak üzereydi. O sırada S. bize yeni uyandığını haber veren bir kısa mesaj gönderdi. Uyandım depodayım diyordu galiba,yazdıklarını ben görmemiştim. Gidelim mi dedi,e olur dedim. Saat öğleden sonra beş olmuştu. Gittik. Yan binanın bodrum katıydı. Hani şu insanların evdeki fazla eşyalarını koyduğu tüm dairelerin ortak kullandığı bir nevi sığınak da denilen en alt kat işte. Su boruları,elektrik dolapları ve bolca geniş alana sahip bir mekan. Site yönetiminin oğlu sayesinde yerleşilmiş oraya. Zaten beni saymazsan herkes birbiryle ilk okuldan beri arkadaş.Bu çok uzun bir süre gerçekten. Mahallede sıkı fıkı geçen bir çocukluk döneminden sonra şimdiki vaziyetleri böyle yani..
Kolonlarla ayrılmış bir kısım var. Adeta kutu gibi bir oda. İki tane kanepe,bir kitaplık,bir masa,bir televizyon sehpası,halı,duvar saati,gece lambası,küçük tüp,demlik-çaydanlık derken bir dostluk odası olup çıkmış.
Akşam olmamıştı daha. Elektrik süpürgeleri bile vardı! Hatta ne diyorsun ateri bile vardı ateri! MARİO***
Halının üzerinde kırıntılar vardı biraz,orayı temizlediler ben ayaklarımı yukarı çekip koltuğa oturdum,elimde birşeyler vardı,birşeyler karaladım. Temizlik kısa sürdü,minaacık oda çünkü.
Sonra biraz daha konuştuk.
Sonra akşama yemeği de orda yemeye karar verdik. C. çok güzel gözleme yapar. Markete gidip yufka peynir maydanoz ve patates aldık. Saat 6 olmuştu. Eve girip yiyecekleri hazırlayana kadar 8'i bulduk. Zaten Y. okuldan akşam çıkıyormuş onun geliş saatine göre ayarlamıştık yufkaların kızarmasını. Herşey tıkırındaydı. Tabi Y dahil diğerlerine de akşam evde yemek yememelerini söylemiştik....
Elimizde tabaklarla çıktık dışarı,zaten topu topu bir kaç adım ilerisiydi.İçeri girdik,televizyonda Tetikçi filmi vardı,bi süre ona baktık. Köşede yazan TV'de ilk kez yazısının yalan olduğundan falan bahsettik. Reklamlarda kanal değiştirip Adanalı dizisine gülmeden edemiyorduk. Bu arada sıcacık gözlemelerimizi ve patates salatamızı yemeye başlamıştık bile. Ve tabii birbirimize alışmaya.

(devamı gelecek)

devamı gelmiyor arkadaş işte,zamana yayarak yazınca yapamıyorum. hiçbir işimi bu şekilde halledemediğim gibi. Diyeceğim o ki; sabaha kadar pişti ve okey oynadık. Durmadan güldük eğlendik.Gözlemelerimiz,kolamız,limonatamız,patatesli salatamız da vardı karnımızı doyurduk. Kahve ve sigarayla keyfin dibine vurduk.
Uykusuzduk,kirliydik,ter ve toz içindeydik.Üşüyorduk.Ama gülüyorduk

Hiç yorum yok: