Ağla

Güzel günlerden birisiydi. Öğleden sonra birkaç dostla buluşmak üzere yola çıkmıştım. Sokaklar kalabalıktı,yaz mevsimine girmek üzereydik. Otobüste giderken tabeleları okudum sürekli. Hep yaptığım gibi. Galiba bu alışkanlığımı,ilk okuldayken okuma yazmayı yeni öğrendiğimde hızlı okumam pekişsin diye annemin tavsiyesiyle kazanmıştım. Şikayetim yoktu,her gün önünden geçtiğim dükkanların yazılarını okumayı seviyordum.Yaklaşık 20 dakika sürmüştü şehir merkezine varmam. Araçtan inip buluşacağımız yere doğru yürümem de 5 dakikamı alırdı anca. Bir acelem yoktu. Biraz da heyecanlıydım aslında. O sıralar en çok sevdiğim grubun konserine gitmeyi düşünüyorduk çünkü. Heyecanlı ama sağlam adımlarla taşları sayarak ilerliyordum yolumda. Bir merdivenin önüydü buluşacağımız yer. Her zaman orada buluşurduk. Her seferinde yeni yer bulmakla uğraşmazdık böylece. Üstelik herşeyin tam ortasında bir yerdi. Kim nereden gelirse gelsin bizim merdivenlere ulaşmak için çok fazla yürümezdi. Neyse işte gittim ve merdivenlerde beklemeye başladım. Biz altı kişi falandık duruma göre sekiz olabiliyorduk ama işte altı kişiydik. O günde o altı kişi olarak buluşacaktık. Vardığımda F'de oradaydı. Benden biraz uzun boylu upuzun kumral saçlı,oldukça güzel bir kızdı. Severdim onu. Merhabalaştık,görüşmeyeli neler yaptığımızdan biraz bahsettik ve sonra gelip geçen insanları seğrederek düşünmeye başladık. Böyle anlarda insanlara bakar ve onlarla ilgili olabilecek tüm şeyleri düşünürdüm. Nereden gelip nereye gidiyorlar,neden acele ediyorlar,ellerindeki torbaların içinde neler var bunları düşünürdüm. En mantıklı sonucu bulana ve doğru olduğuna inanana kadar düşünürdüm. Yine aynısını yapmaya başlamıştım işte. İnsanlar hakkında tahminler yaparak dalıp gidiyordum. Ama beklememiz kısa sürdü önce M. geldi. Eski arkadaşım. Sadece eski sıfatını kapmış olması bile onu sevme nedenlerimden bir tanesi. Onu gördüğümde hep bi gülümseme gelir yüzüme. Onunla da günlük rutin selamlaşma hal hatır sorma konuşmasını yaptıktan sonra tekrar döndük insanlarla ilgilenmeye. Çok geçmeden G. ve Z. ' de geldiler. Onlar hep yanyana olurlar. Onları şimdiye kadar hiç ayrı ayrı görmedim diyebilirim. Her daim birbirlerinden haberdar olurlar. Bu güzel birşey .)
Onlar da geldikten sonra yemek yemek üzere yine her zaman gittiğimiz bir yer olan,adını şimdi söylemeyeceğim,işte oraya gittik. Orada çok güzel patetes ve salata yapıyorlar. G. okuldan çıkan aç bir ayı olarak(bu tabiri bir keresinde kendisi için bana o söylemişti ve ben de hiç unutmadım) patates tava söylemişti kendine,yanında kızarmış sosis ketçap ve mayanoz de getiriyorlardı. Bu hepimiz için kıyak bi durumdu çünkü tavayı dolduruyorlardı kızarmış patatesle. M. ise her zamanki gibi ton balıklı salata ve yanında değişik bir çay istemişti. Fındıklı bilmem neydi adı. Renkli bir fincanda getirmişlerdi. Çayın üzerinde fındık parçacıkları vardı. Tadına bakmıştım,ama hiç elverişli değildi yani içilmiyordu ki,ağzına aldığın yudum minik fındık parçacıklarıyla dolu oluyordu ve çayı içmek isterken parçalar boğazına takılıyordu. Sevmemiştim. M. böyle değişik şeyleri denemeyi severdi. Bu yüzden ona yakışmıştı bana değil.
Z. ve F. ne yemişlerdi hatırlamıyorum. Muthtemelen makarnadır. Ama ben aç değildim. Yalnızca kahve içmek istemiştim. Havadan bahsetmiş miydim hatırlamıyorum ama dışarısı soğuktu,mekan ise sıcacık. Sanırım içeride soba yakıyorlardı. Şimdi düşününce köşede bir yerde yeşil bir soba olduğunu hatırlamak istedim nedense. Oraya yeşil bir soba yakışırdı. Havanın soğukluğuna karşılık ben de kahve içmek istemiştim işte. Yeme-içme faslımız sona ermek üzereyken kapı açılmıştı. Sanırım cam kaplı bir kapısı vardı ve açılıp kapanırken yukarıdaki çan çalıyordu. Kapıyı açan E. idi. Genelde en geç o gelirdi.Yanımıza gelip bir vişne suyu içtikten sonra,şu bahsettiğim konserin olacağı yere doğru gitmeye karar verdik. Montlarımızı giyip atkılarımızı-berelerimizi takındıktan sonra cam kapıdan çıkıp sokağın soluna doğru ilerlemeye başladık.Gideceğimiz yer bir kaç cadde aşağıdaydı...
Gittik.


(devamı gelecek.tir). belki de gelmeyecektir. havamda değilim.